16 Eylül 2010 Perşembe

Mehdi (a,s.) da Ledün İlminin Üstadıdır



Sayın Adnan Oktar'ın 5 Nisan 2010 Tarihli Adıyaman Asu TV'deki Canlı Röportajından

ADNAN OKTAR: Mesela Hz. İbrahim (as)’ın, yıldızlara bakması bir ledün ilmidir. Yıldızlara inandığından bakmıyor o, nücüm ilmine inandığından değil, bu tarot, fal okları yahut ona benzer bir inancı olduğundan değil. Dolayısıyla burçlara yönelik böyle insanlara etki ettiğine dair inançları vardır. Mesela şu burçtaki insanla, şu zamanda, şu olur diye inanırlar. Veya yıldızlara bakar, adam hakkında kanaat bildirirler, “senin başına şu hastalıklar gelecek, şunlarla karşılaşacaksın” gibisinden. Hz. İbrahim (as) da bakıp, arkasından “ben hastayım” demiştir. Ne hastaydı, ne de o yıldızlara inanıyordu. Ama o bir yöntemdi. Ledün ilminin bir gereğidir bu. Oradaki cahil toplumu başından savmak için öyle bir yöntem kullandı. Baktı, “yıldızlardan ben bilgi aldım” dedi. “Bu yıldızlara göre ben hastayım şu an. Dolayısıyla benim hastalığım da tehlikeli, ona göre” dedi ve etrafından kaçıp gittiler, dağıldılar insanlar.

Bakın, insanların yanında durmaması için özel bir ilim uyguladı. Bu ledün ilmidir. Yani zahirinde garip görünen, yanlış görünen ama batınında hak olan bir uygulama yaptı. Bakın üç ayrı uygulama var. Bir, yıldızlara bakması yani normalde öyle bir şey olmaz, yani yıldızlardan bir bilgi alınmaz, insan kişiliğiyle ilgili. İkincisi, “ben hastayım” demesi, bu da bir yöntemdir. Üçüncüsü, etrafından insanların gitmesini istiyordu ve bunu elde etti. Bu mesela bir ledün ilmidir.

İlm-i batın, Hızır (as)’da bu var. Hızır Kıssası’nda uzun uzun anlatılır. Mehdi (as) da ledün ilminin üstadıdır. Yani Hz. Hızır (as)’dan manevi alemde ders almıştır, manevi alemde. İnsan bazen mesela vahiy alır, bazen değil mesela sık sık vahiy alır fakat bilmez. Mesela insanın vicdanı sürekli vahiy almasıyla hareket eder. Mesela doğru karar vermek, vicdanını hareket ettirmek vahiyle olur. Şeytan da insana anormal şeyleri vahyeder. Kimi insan çıkarına uygun olduğu için şeytanın vahyine uyar, Allah’ın vahyine uymaz, yani vicdanına uymaz. Onlara da vicdansız derler. Halk arasında biliyorsunuz, vicdansız, belli olur, vicdansız. Üslubundan, konuşmasından hep böyle, kalleş, kahpe ve oyuncu olur, harcar insanları, çıkarı için, menfaati için gözü karadır, kalleştir. Ama dürüst bir insan Allah’ın vahyine uyar ve kendi menfaatine zıt da olsa hakkı savunur, doğruyu savunur. Korkmaz.

Kuran’da birçok yerde vardır yine ledün ilmi. Mehdi (as)’ın uygulayacağı ledün ilmi de hadis-i şeriflerde bildirilmiştir. Hatta özel bir yönü vardır, özel bir ismi de vardır, nasıl uygulayacağı da belirtilmiştir hadislerde Mehdi (as)’ın ledün ilminin, yani batın ilminin. O batın ilmin sebebi de, talebelerinin sayısı mesela 313 kişi oluyor. Bu bir ledün ilmidir. Yani az sayıda talebe oluşması etrafında. Tavırlarında ve üslubunda yine ledün ilmi vardır. Ama insanlar bunun farkına varmazlar. Yani haktır söylediği ama dışarıda insanlar için bu anormaldir, yanlıştır. Ama Hz. Hızır (as)’daki gibi sorulduğunda, yani eğer o gerektiğinde anlatırsa, “hakikaten doğruymuş yaptığın” derler. Mesela biz Mehdi (as)’a soracağız inşaAllah. “Efendim” diyeceğiz, “siz bazı uygulamalar yaptınız, yani haddimize değil ama bu bizi şaşırtmıştı. Bunun hikmeti nedir?” diyeceğiz. Hatta o biz demeden der, diyecektir. “Ben şunları şunları şu sebeple yaptım” diyecektir Hızır (as) gibi. Mesela, “şunu şu sebepten, şunu şu sebepten, şunu şu sebepten”. “Hay maşaAllah” diyeceğiz. Değil mi? “Sana o ilmi veren Allah’a kurban olayım” diyeceğiz inşaAllah. İlm-i batın, ledün ilmi. Ledün ilmi Mehdi (as)’ın zırhıdır inşaAllah.

Ve Kuran’da gizli ledün ilmine ait çok fazla örnek vardır. Benim verdiğim sadece bir tanesi bu. Hz. Yusuf (as)’da vardır mesela Yusuf Kıssası’nda vardır ledün ilmine ait uygulamalar. Ama ledün ilmi de çok da fazla anlatılmaz. Yani ben de o yüzden fazla anlatmıyorum. Hızır (as) bile üç tane örnek vermiştir Hz. Musa (as)’a, çok da fazla vermemiştir örnek. Yani çünkü ferasetle bakanın, derin düşünenin görmesi içindir ledün ilmi. Yani böyle yoz bakanın görmesi için ledün ilmi anlatılmaz. Onun için az örnek daha iyidir. Yani o az örneğin içinde bulunması daha güzel olur. Çok örnek, ledün ilminin sınırını aşar. Mesela Hz. Musa (as)’a üç örnekten sonra “tamam” dedi Hz. Hızır (as). “Bundan sonra sana bilgi yok” dedi. “İkimizin arasındaki görüşme şu andan itibaren bitmiştir” dedi. Ama hepsini acayip karşıladı biliyorsunuz Hz. Musa (as), hiçbirini makul görmedi yaptıklarının, üç uygulamasının üçünü de garip karşıladı. Halbuki üçü de doğruydu yaptıklarının ama bakın en sonunda açıklıyor. İşte Hz. Mehdi (as) da en sonunda açıklayacaktır neyi neden yaptığını, neyi nereden yaptığını. O da müthiş bir sevgiye ve Allah’ın ilmini görmekten kaynaklanan müthiş bir heyecana sebep olacaktır inşaAllah.

Ledün ilminin bilinmesi için Kuran’ın üzerine böyle eğilip, saatlerce düşünülmesi gerekir. Mesela, bütün Rabbani bilginler, eski devirlerde de mesela, Hz. İbrahim (as) devrinde de Tevrat’ı inceleyen o zaman ki Müslümanlar, Hz. Musa (as) devrindeki Müslümanlar da öyle. Değil mi? Hatta ayakta onlar, onların dua örtüleri var, üzerlerine örtüyorlar. Tevrat’ı böyle uzun uzun okur ve incelerler, oradaki sembolleri çözerler, oradaki izahları çözerler. Kuran üzerine sürekli araştırma yapanların aklı müthiş gelişir, onu söyleyeyim. Akıl gelişsin diye Kuran okunmaz ama ibadet olarak Kuran’ı okuyanları ve oradaki Kuran’daki sembolleri ve derinlikleri çözenlerin aklı müthiş gelişir bir nimet olarak, onu belirteyim. Kuran’ın şifa olma yönünde, işte bir yönü de budur. Beyne gıdadır Kuran. Müthiş bir perspektif, muazzam bir derinlik ve muazzam bir aklın gelişmesine sebep olur Kuran ama imansız da tabii “ben Kuran okuyayım da benim aklımı açsın” derse tabii, onun aklı da gider onu söyleyeyim, yani bela olarak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder